Fatime Hilal ERDOĞAN - 90’LI YILLARDA ÇOÇUK OLMAK

 

   Sene 1990 doğduğum yıl. Her insan gibi geçmişime dönüp düşünür, neler yaşadığımı anımsarım. Bu anılar iyi de olabiliyor kötü de sonuçta yaşanmış olup hafızalarımızda kalıyorlar. Yaşadıklarımızı sadece “yaşanmıştır” kelimesine sığdıracak kadar küçük değildir.
   Geçmiş zamanda yaşananlar bizi derinden etkileyebilir. Psikolojik duygusal patlamalar, aile bireylerini kıskanma, sinir nöbetleri bugüne taşınmış karakterimizi etkileyen bütün olgular şimdi yaşandı ve bitti demekle sınırlıyoruz. Artık bir birey yetişkin olma yolunda ilerliyoruz. Çocukluğumuzda çamurdan yaptığımız çömleklerle oynarken şimdi ki nesil bilgisayar oyunlarıyla büyüyor, biz oğmaç çorbası içerken, şimdi ki çocuklar hamburger menüsü tüketiyor. 1 lira verildiğinde havalara uçup Sabahattin amcanın bakkalına gidip 1 liraya neler alınabiliyorsa onları alır arkadaşlarımızla sevinç kahkahaları atarak gönlümüzce yiyip içiyorduk. Yanıp sönen spor ayakkabılarını da unutmayalım. Teknolojinin her saniye ilerlediği bir dünya da yaşıyoruz. Çocuklar küçük yaşta isteyip kolayca elde ettiklerini beğenmeyip hep isteme ve benim olsun düşüncesiyle büyüyorlar. Bunda aile bireylerinin etkisi çok büyük olduğunu düşünmekle beraber yanlış olduğunu da söylemek istiyorum.
    Birey oluşumunu etkileyen en önemli yaş sınırı 0-6 yaş grubu arasındadır. Bu yaşlardaki çocuklarımızın eğitimi her şeyden önemlidir. Elimizden geldiğince çocuklarımızın eğitimine, kişisel gelişimine, nelerden hoşlanıp neleri sevmediğine, sorgulama güdüsünün ayırt etme özelliğin, karar verme yeteneklerini öne çıkartmak için mümkün olduğunca sevgimizi, emeğimizi, birleştirici özelliklerimizi, şefkatimizi, yalan söylememeyi, onlara doğruyu göstermeyi bu yaşlarda sağlayabilir ve bu olguları aşılayabilirsek geleceğimizin de birey kadar sağlam olacağını düşünmekteyim. Örf adetlerimizin kültürel zenginliklerimizle nasıl bağdaştığını anlatmak aslında bu konularda bilgi sahibi olmamız gerektiğini, çocuklarımızın dünyasında bir dünya daha yaratmanın ne kadar zor olduğunu anlamamızdan geçer. Hepimiz doğarken meraklı ve öğrenme içgüdüsüyle dünyaya geliyoruz. Bunu engellememeli ve çocuklarımıza rehber olmalıyız.
    Yazıma kendi dünyam ile başladım bu dünyayla ailemin bendeki önemini vurgulayarak bitirmek istiyorum. Babam bizi öğüt vererek büyüttü ve bu öğütleri babamı haftada iki kez gördüğüm zaman söyler kulağına küpe olsun kızım derdi. Annem bize hem babalık hem de kendi görevini yerine getirmekle mükellefti. Sorumluluğu büyüktü ama en büyük destekçisi ağabeyim idi. Her gün beni okula götürür ve çıkışta da alırdı. Ne güzel yıllardı. İnsan doğarken kendi ailesini seçme şansı yoktur ve ne mutlu bana ki AKBIYIK ailesin de doğup büyüdüm. İyi ki Ömer ve Sare AKBIYIK’IN kızıyım. Şimdi sizde gözlerinizi kapatıp bir düşünün çocuklarınızın iyi kileri olabilmeniz için keşkeleri onlara yaşatmayın.
 
Saygılarımla.
Eklenme Tarih & Saat: 12.01.2013 - 02:27:25 Yazdır