Ali Sarıgül - AYRIŞMAYA PARTİLERİN KATKILARI

Benim, sayısını bilmek istemediğim sayıda parti kuruldu Türkiye’de… Galiba bu sayı altmış adetten de az değil.

                   Siyaseti herkes kendine göre tarif edebilir. Ama bunun bir doğru tarifi varsa o da şudur:

                   Siyaset=İnsanlara hizmet etme sanatı…

                   Meseleye bu açıdan bakıldığında, siyasetin bir farz-ı kifaye olduğunu söylemek de herhalde mümkündür.

                   Siyaseti bu formatta yapabilmek sanıldığı gibi hiç de kolay değildir. Çünkü yeryüzünün tek kusursuz insanı 1400 yıl kadar önce bu dünyadan ebedi aleme göç etmiştir. Artık bir daha öylesine kusursuz bir insan dünyaya gelmeyecek, dolayısı ile O’nun yaptığı kadar temiz siyaset de kolay kolay yapılamayacaktır. Fakat O temiz insanın rehberliğinde yola çıkmaya azimli insanlar mutlaka olacaktır.

                   Siyasetin halk nezdinde itibar kaybetmesine başlıca üç büyük kusur neden olmuştur. Bunları 3S diye özetleyebiliriz:

                   -SERVET

                   -SALTANAT

                   -SULTA

                   Türkiye’de kurulan ve sayıları altmışları bulan siyasi partilerin özeti işte bu üç kelimeden ibarettir.

                   Milli Görüş dışında kalan siyasi partilerin özeti maalesef yukarıdaki üç kelimeden ibarettir.

                  

-----------------------------------------------------------------------------------

                            İşte son günlerde yaşanılan olayları da göstermiştir ki; Milli Görüş dışındaki partiler milleti ayrıştırırken, birtakım iç ve dış mihraklar da Milli Görüş’ün tek temsilcisini olan Saadet Partisini hedef tahtasına koymuşlardır…

                   Hafızalarımızı bir tazeleyelim:

                   2007 Seçimlerine doğru bir uzanalım…

                   Seçimlere doğru tüm partiler var güçleri ile alanlara inmişlerdir…

                   Siyasetin en yoğun günlerindeyiz…

                   Mecliste bulunan bütün siyasi partilerin genel başkanları teker teker Amerika’ya çağrılıyorlar…

                   Abdullah Gül Amerika’da…

                   Tayyip Erdoğan Amerika’da…

                   Deniz Baykal Amerika’da… Hatta henüz bir siyasi partinin başında olmamasına rağmen Mustafa Sarıgül de Amerika’da…

                   Ağar, Mumcu Amerika’da… Adını zikretmek istemediğim ve İmralı’daki O malum kişinin pencere ölçüleri için kurulmuş olan ayrılıkçılar da çoktan Amerika’da…

                   Devlet Bahçeli de Amerika’da…

                   Nihayet Genel Kurmay Başkanı Büyükanıt da Amerika’da…

                   Zamanlamaya ve kişilere baktığınızda buradan ne beklemeliyiz?

                   Amerika bizim neyimiz?

                   Seçime giden bizim insanımız, oy verecek, ya da vermeyecek bizim insanımız, Amerika’ya ne oluyor?

                   -----------------------------------------------------------------------------------

                   Amerika kendisine gelenlere ne anlatmış olabilir?

                   Birbirinin icabında can düşmanı görüntüsü verenlerin, aynı adrese yöneliyor olmalarına ne anlam vermeliyiz?

                   Aklımız burada karışmaz mı? Lütfen mantıklı bir açıklama yapalım desek, ne diyebiliriz?

                   ------------------------------------------------------------------------------------

                   Önceleri bir anlam vermekte zorlandık. Fakat gidişlerin dönüşlerinde bütün siyasi hava AKP lehine dönmeye başladı… Baykal başörtüsüne daha bir şiddetle saldırdı… Devlet Bahçeli’nin güldüğünü pek gördüğümüz yoktu ama kaşları bir başka çatıldı… Devlet Bahçeli ve Deniz Baykal alabildiğine AKP ye yüklenirken, ortaya hiçbir çözüm de koymamaya özen gösteriyorlardı… İktidarın eğrisine de doğrusuna da sadece bağırarak karşı çıkıyorlardı… Bu iktidarın hiç mi doğrusu yoktu? Hele Deniz Baykal’ın başörtüsüne kırmızıya saldıran boğalar misali saldırmasına ne demeli idi? Baykal bu noktada iken en büyük desteği de MHP den almıyor muydu?

                   Sanki bu partilerin seçmenleri içinde, baş örtülü yokmuşçasına, bu yapılanların izahı mümkün mü? Acaba, Muhalefet Partileri’nin baş örtülü seçmenleri incinip AKP ye gitsinler mi isteniyordu?

                   Ağar ve Mumcu’ya da ne oluyordu? Şen gitmiş, yaslı dönmüşlerdi mübarekler… Amerika öncesi bir fidanın güller açan dalı değil miydi bunlar?

                   Derken o final günü geldi…

                   Gündeme bir bomba düştü…

                   Sahneye BÜYÜKANIT TEŞRİF ETTİ…

 ÖNCELERİ HABERİNİN OLMADIĞINI SÖYLEDİĞİ VE FAKAT DAHA SONRA KENDİSİNİN KALEME ALDIĞINI İTİRAF ETTİĞİ E MUHTIRA, gerçekten final olmuştu…

                   Bu muhtıranın, darbelerden ve darbecilerden kesinlikle hoşlanmayan milletimiz insanına ne gibi bir etkisi oldu dersiniz? Bu muhtıra; seçmene en kestirme adresin AKP olduğunu net bir şekilde göstermiştir.Çünkü bu muhtıranın arkasında evvela Muhalefet Partileri,bilhassa da CHP yer almıştır… 

                   ---------------------------------------------------------------------------

                   Bu günlere geldiğimizde CHP boşuna Büyükanıt ve Tayyip Bey’e yüklenmektedir. Asıl müttefik, CHP’ nin ta kendisidir…

                   Daha doğru bir ifade ile en büyük müttefikler; AKP, CHP, MHP ve nihayet Genel Kurmay Başkanı BÜYÜKANIT’ TIR… Şimdi karşımıza geçmişler birbirlerini suçlayarak karatma yapıyorlar… Biz de yutuyoruz!

--------------------------------------------------------------------------------------------------

               Değişmeden yenilenerek; ÖZGÜRLÜK, ADALET, ADİL GELİR DAĞILIMI esaslı; önce AHLAK ve MANEVİYAT, YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE, YENİ ve ADİL BİR DÜNYA iteğimizin önündeki bütün engeller elbette kalkacaktır…

               Son günlerde camiamızdaki olayların özeti de şudur;

               DOĞUM BAŞLAMIŞTIR… SANCILAR DA ELBETTE BUNU DOĞRULAMAKTADIR…

Eklenme Tarih & Saat: 02.08.2010 - Yazdır