DEDEDEN TORUNA 80 YILLIK KARAMANLIOĞLU GIDA

Ramazan’ın 3. Gününde, Arasta’nın 80 yıllık, dededen toruna devreden Karamanlıoğlu Gıda’nın işletmecisi, Mehmet Nur Karamanlıoğlu’nun yanındayız.

 

      Nermin Kaya-Ramazan’ın 3. Gününde, Arasta’nın 80 yıllık, dededen toruna devreden Karamanlıoğlu Gıda’nın işletmecisi, Mehmet Nur Karamanlıoğlu’nun yanındayız.

“80 yıllık bir dükkanı işletiyorum. Dedemden babama, babamdan bana intikal eden bir  dükkan burası” diyerek başlıyor nam-ı diyar Karamanlı Mehmet. “Yaklaşık 45 yıldır bu dükkandayım”

Biz sohbetimizi gerçekleştirirken babasının, dedesinin zamanından kalan eski müşterileri geliyor bir bir. Soruyoruz onlara kaç senedir bilirsiniz bu dükkanı?

-        60 yaşlarında bir amca başlıyor anlatmaya “ ben Mehmet’in babasının zamanından bilirim burayı. O zamanlar zift fabrikası vardı burada, ta o dönemden yani.

-        Bir başka müşteri geliyor sonra, 50’li yaşlarda bir bayan, “25 senedir, bir şey almayacak olsam da sırf nasılsın Mehmet ağabey demek için her gün uğrarım.”

Mehmet Bey, Yukarı Çarşı’nın en sevilen esnaflarından birisi. 80 yıllık bu dükkanın önünde mutlaka 2, 3 kişi çekip taburesini Mehmet Bey’le sohbet eder.  

Neyse başlıyoruz sonra sohbetimize bilindik sözlerle, “Eski ramazanlarda, herkes orucunu tam tutardı, herkes birbirine saygılıydı. Artık eskisi gibi tat yok Ramazanlarda.”

Karamanlıoğlu “Hem sahuru, hem iftarı beraber yapardık. Şimdi bunları yaşayamıyoruz. Kimse oruç tuttuğunun, ramazanın geldiğinin bile farkında değil.” diyor. Eski tatları özlediği ses tonundan bile belli.  “Eskiden ramazanlarda kahveler açılırdı burada, akşam teravih namazından sonra o kahvelerde sohbetler yapılırdı.”

“Ben evlendiğimde dedem, babannem, annem, babam, kız kardeşlerim, ben ve eşim sekiz kişi beraber yaşardık. Ramazanın bir tadı, bir heyecanı olurdu. İftarda yemek yerken, herkes birbiriyle yarışırdı, şakalaşırdı. O zamanlarda ki lezzet hiçbir şey de yok. Şimdi bizim kızlar evlendiler, eşimle yalnız kaldık.”

“Ramazana özgü simit makarnası getiririz, önceden çok satardık, şimdi insanlar bunları yavaş yavaş unutuyor. Eski Ramazan satışlarımız yok. Peynir tatlısı olurdu, çok severdik. Şam baba tatlısı olurdu. O zamana özel çuvallarda gelirdi. Bir tanesini bir kişinin yemesi mümkün değildi. Şimdi kayboldu gitti bunlar.”

“Bizim dükkanımızın müşterileri hep eski müşterilerimiz. Ekmek kadayıfını sırf benden almak için özellikle gelirler. Benim ekmek kadayıfımı yıllardır bilirler, güvenirler. Ramazanda müşterimiz bize şunun iyisini ver demez. Zaten iyisini getirdiğimizi bilir.” Diyor eski ramazan tatlarını anlatırken.

Sonra geçiyoruz kimler vardı o zamanlar sorusuna, gülümseyerek “Eskilerden doktor amca vardı, biz ona pis doktor derdik. Hem bakkallık yapardı, hem iğnecilik yapardı. Lastik tamir ederdi. Lastik tamir ederken, birisi gelirdi, onun iğnesini yapardı. Askerdeyken sağlıkçıymış. Bir keresinde belediye köpeği zehirledi gözümüzün önünde, doktor amca hayvana bir şeyler içirdi ve kurtardı” derken Kahveci Şerefle birlikte Doktor amcaya yaptıkları bir şaka geliyor aklına.

“Bir gün Kahveci Şerefle beraber, doktor amcanın kapısının kilidine köpek bağladık. Çöp kutuları vardı, dükkanın önüne koyduk. Adam gelinceye kadar bir sürü muzurluk yaptık. Doktor amca geldi, hiçbir şey demedi.”

Ve anlatıyor Karamanlı Mehmet:

“Eski insanlar birbirlerine duyarlıydı, daha birbirlerini tutarlardı. Bir keresinde doktor amca da babamda fötr şapka giyiyorlar. Kahveci Şeref vardı, babamla beraber doktor amcaya şaka yapacaklar. Önceden anlaşıyorlar, doktor amcanın kafasından su dökecekler. Babam doktor amcayı oturtuyor, Şeref amca geliyor, suyu babamın kafasından döküyor. Babam ne yaptın Şeref, karıştırdın diyor. Halbuki karıştırır mı bilerek yapıyor. Şeref ağabey “ya Hacı Ağabey şapkaları karıştırdım” diye takılıyor babama.

Eklenme Tarih & Saat: 03.08.2011 - 10:30:36 Yazdır